Contra’da değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Bu sözü severim, Contra’yı da severim. Birleştirdim.
Bir devinim halini yansıtır bu cümle ve devinim harekettir aynı zamanda. Hareket etmek ya da hareket etmeyeni hareketli kılmak, göz önüne onu hareketlendirmek, başka bir hale getirmek…
Burası fikirlere açık bir yer. Sabit değil içerikleri. Ürün reçetesi ya da disiplininden bahsetmiyorum. Onlar zaten elzem olup uyulması gerekenler. Estetik durduğuna inandığınız sürece oturumun yanında olan saksıyı alıp kolonun yanına koyabilirsiniz, size kimse bir şey demez. Aslında inandığınız, öyle olduğunu göstermez ama buna imkan tanınıyor ve bakılıyor “Tamam güzelse yap” gibisinden. Yaratıcılığınızı sadece kahve artlarında ya da ürün renklerinde göstermekle sınırlandırılmıyorsunuz. Ki sevilmeyen şey de bu monotonluk. Çünkü buranın bir ruhu var. Duvarlardaki grafitinin, sandalye masa renklerinin, boyasız bırakılan duvarların ya da bazı işaretlerin hepsi aslında düşünülerek dizayn edilmiş şeyler. Bu ruhu oluşturan somut varlıklar onlar. Bizler de somutuz ama soyutluk işte asıl ruh. Onların seçilme sebepleri, bizim enerjimiz, tarzımız, fikirlerimiz, uyumluluğumuz, düzenle uyuşmazlığımız, damak tadımız birçok anlamda… Tat alma olayı sadece içecek ve yiyeceklerde olmaz. Bulunduğunuz zamandan ya da zaman geçirdiğiniz mekandan tat almadığınız sürece bir kopukluk olur. Bağdaşamazsınız. Bu nedenle orayla özdeşleşiriz.
Bir yerde yapılan ufak çaplı değişiklikler orayı canlı kılar. Bir rengi değiştirmek, başka bir çizim yapmak, yeni bir led asmak, yerine bir şey koymasan da bir eşyayı ya da motifi olduğu yerden yok etmek… Etkinliklerle insanları uyandırmak, belki birçok kişiye saçma gelen bir şeyi yapmaya cesaret etmek ve insanlara bunu duyurmak… Denemeye cesaret etmek, karar vermek, “Hadi” demek… Risk almak, fiziken yorulacağını bilsen de yapmak çünkü bunu zaten göze almak, gönüllülük… Bunlarla birlikte atılan adımlar her zaman kazançtır, hiç yoktan anı kalır. İstenildiği ölçüde beğeni toplamasa da ya da sonuç tam olarak tatmin etmese de “Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan, yarın 24 Nisan şaşırıyor insan” dizelerini kürsüde uyduran bir çocuğun durumu idare edişine benzer ve yüzde gülümsemesi kalır nihayetinde.
Bunları Contra’da yapabilirsiniz. Aklınıza gelen, yapmak istediğiniz, yapılmasını istediğiniz bir şeyi dile getirebilirsiniz. Yapılabilecekse karşı çıkılmaz, yapılamayacak bir şeyse zaten sebebi de belirtilir. Uygundur, uygun değildir, o sizin istediğiniz şeyi dile getirmenizden sonra netleşir.
Contra Kadın, “isteyin” diyen biri ama aynı zamanda isteyen biri. Ama demek yerine ve diyebilirdim sanki çünkü aslında zıt şeyler değiller, birlikte gelişen şeyler. Bizden sadece kahve yapmamızı istemez, sadece bubble tea yapmamızı ya da tatlı servisini yapmamızı istemez. Sadece bunları yapanları da istemez. Bizi yayar ama dağıtmaz, toparlar; bunu konuşarak yapar, konuşma dozunu ayarlar. Anlarız. Bayağılığı sevmiyor, süregelen farksızlığın farkına varıyor ve farkına varacak kişiler istiyor. Farkındalıklı, uyanık, değişime adapte olabilen ve kendini de yönlendirebilen; düşünüp hareket edebilen, düşünüp dile getirebilen…
Hale Hanım mekanda sıkıcılığı sevmediği için yapılabilecek aktivite ya da etkinlik konusunda size ne söyleyeceğinizi bekleyerek bakan birisi, olur-olmaz onu da söyleyecek birisi. Ya da bazen sizi bırakır, yazının başında verdiğim saksı örneği gibi, neyi nereye koyacağınıza karışmaz, elinizdekini bir yere koyacağınızı bilir ve sizin yer bulmanızı bekler, yönlendirmez, öneri vermez; tartılırsınız.
Heyecan, merak, disiplin, istek ve karakterin önemli değerler taşıdığı Contra, çıtır değişimler ile ilerleyen bir kafe…
Sümeyye EVİS
留言