Sayın Tek Boynuzlu At Hayranları, -Tamam, tamam Unicorn- nadide olan şeyleri ne kadar sevdiğinizi biliyorum. Yani tek boynuzlu at bir sürü olsaydı boynuzsuz olana hayran olurdunuz, ki bu su götürmez gerçek. Ben size bir yegane ışıktan bahsedeceğim. Tünelin ucundan hayranlarına doğru gülümseyen o beyaz ışık değil. Daha gerçek, daha ciddiye alınası, daha bir benim yerim...
Avuçlarınızın içine bir Kaf Dağı yerleştirin! Heredot oradan su içsin. Keloğlan geçsin. Nasreddin Bey'den türkü falan dinleyin. Hayal dünyanızda aşk ve sevişmeler vuku bulsun! Ne tanrının sözüdür, bu. Ne bir şairin ağıtı. Ne çok ben biriktirmişsek bir kenara şutlayın! TDK'yi bilir kişi listesinden çıkarın. Hayatın bu apansız gerçekliğine karşı o kadını sevin!
Bir heybe aldım sırtıma. Azık niyetine bir kaç kuru ekmek... Yol uzun o ekmek illa kuruyacak! Neden, taze ekmeği ziyan edelim? Zaten yitirdiğimiz aşklarda böyle ziyan olmadı mı? Üç beş kitabı aynı anda okuyarak kendimizi ziyan etmedik mi? Neden sevdiklerimize sevdiğimizi söyleyemeyiz? Benim babam böyle pasta yapmayı nereden..? Bir bahar daha yağmuruyla boğdu bizi. bir deniz daha büyüledi. Bir kadına aşık oldum. saçlarına ve ellerine... Gözlerine kocamanlığına hayallerimi büyülen o yanaklarına... Kaf dağına neden bulaştık ki? Ya tek boynuzlu ucube!
Yirmi birinci yüz yıl olaylarından zehrolunmuş bir gerçeklik bize dokunur. Ben duyguların gerçekliğini henüz tanımlamamışım. Yeşil çam dan erotik sahne kovalıyorum. O kadar eskiye hasret yaşıyorum. Cüneyt Arkın, at üzerinde sevişiyor. Hain Kostok! Ben Milena, diye kitap karakterleri tanıyorum. Ve hala güzel kızlar yakışıklı prensini bekliyor! Kafka, odasında kitap karıştırıyor, korkaklığını saklamak için. evden çıkamıyor. dışarısı ona uzay gemisi! Kendim bir garip dünyalı. Sonra o!
Gerçekliği sorguluyoruz! Gerçeklik kendini olabildiğine alıyor. "Bu kadar laga lügaya ne gerek vardı!" Ne Sartre, Ne Camus, Ne Nietzsche, Ne Freud, Ne Lou Salomé... Gerçeklik diyorsam inancın kör bir pala ile vahşice katledildiği bir gerçeklikten bahsediyorum. Acının ve kederin ve portakal ağaçlarının boğulduğu bir hayatta bir kadına duyulan o özlemin içinde ben bir lokma şeker görmüş gariban karınca oluvermişim. Hala anneme çiçek kovalamak için arsaları buğuluyorum. Dünya üzerinde hatta evrene devasa bir buzlu cam görüntüsü hakimken ben senin varlığını betimliyorum. Ben senin huzurlu şiirine dolanıyorum. Hala sek sek oynuyoruz sokak aralarında çizilen geometrik olmayan karelerde. Alanını hesaplamadığımız eşit kenar! Bizim de alanımız hesaplanır mı, diye sordum Gepetto'ya. Akşam feci şekilde içmiş, zil zurna meyhaneci kalmış. Yatağına Öz büyücüsünü almış. Sessiz olun. Ben Aşık oldum!
Kalıcılık resimlerini Piicassovari bir g*tl*kle yayınlayıp başına ve ardına değişik anlamlar yükleyip milyar dolarlara satılmasına göz yummaktan öte bir şey. Bir yer var. Bir şey var! O bir senin evrene de kainatta herhangi bir şekilde denginin bulunmayacağını iddia ve işaret eder. Bu yüzden başta bahsettim, tek boynuzlu sanattan! Aşkta böyle bir arkadaş! dünya üzerinde ondan milyonlarca olsa bile biz hep tek olana doğru koşarız. Ve bu yüzden aşık olduğum o kadın yeganedir. Bu yüzden odama kapandım. Bu yüzden şehir sessiz. Bu yüzden ellerim cebimde ıslık çalıyorum, sokaklarda. Hangi sebepledir bilmiyorum, Seni...
Seviyorum...
(Sevdaya Yeni Paragraf Açılır. Editör kızmasın!)
Kommentare