Sevgili okur,
Bu yazıyı kendim için ve kendinden bir şeyler bulmanı temenni etmeyerek senin için yazıyorum. Kendime itiraf etmek çok uzun zaman aldı. Yataktan çıkmadığım günlere, kimseyle konuşmadığım aylara, saatlerce izlediğim duvarların günlerini saya saya çok uzun zaman oldu. Ama artık sesli dile getirebildiğime göre kilitli deri günlüğümde sakladıklarımı seninle paylaşıyorum;
Bir süredir içimdeki boşluğun sebebini…
Kendime iyi davranmamın kendimi sevmek olmayışını…
İnsanlar bana hep hayatı ne kadar güzel yaşıyorsun derdi. Aktif olmak, çalışmak, yazmak, okumak, kendimi geliştirmek önemliydi, her şeyim özenliydi e dışarıdan böyle düşünülmesi de çok normaldi. Hatta zaten ben de böyle düşünüyordum. Sonradan farkettim bunları kendimi sevdiğim için değil kendimi sevebilmek için yapıyormuşum. Başkalarına koşmak, onlara yardım etmek, kendi hayatıma dokunduğum gibi onların hayatına dokunup sevmek de kendimi kabullenemeyişimdenmiş. Bu şekilde kurtulmaya çalıştığım boşluğun ilacı içimdeyken hem de.
Hayatımda birileri eksik olduğunda o kadar telaş ediyordum ki. Sanki sevdiğim biri olmadığında hayat eksik gibiydi. Hem kendim, hem sevdiklerim eksik olunca kendime iyi davranmayı sevmek sandığım için yine kurslara, hobilere, alışverişlere atlıyordum.
Halbuki saatlerce yaptığım alışverişler yerine gözümü kapatıp içime on saniye çektiğim o orman havasındaymış kendimi sevmem.
Her gün içimdeki açlığı yemek yiyerek doldurmaya çalışmak yerine en sevdiğim yemeği başkası için değil kendim için üşenmeyip pişirmekteymiş kendimi sevmem.
Bakın ben saatlerce çalıştım, çok yoğunum, geceleri daha iyi odaklanıyorumun arkasına sığınmakta değil de geceleri deliksiz bir uyku çekebilmekteymiş kendimi sevmem.
Üstüme taşıyamayacağım yükleri yükleyip artık taşıyamıyorum demekte değil de kafamı kaldırıp baktığım ağaçtaki cılız yeni açan bahar çiçeklerindeymiş.
Hep derdim ki siz benim kendime ne kadar yüklendiğimi bilseniz… Ama artık kabulleniyorum, başkalarını değil kendimi de teselli ediyorum. Kabul ediyorum. Kızmıyorum, kendimi yargılamıyorum. Aşırı başarılı olmak zorunda değilim. Her işim hatasız olmak zorunda değil. Her gün planladığım gibi gitmek zorunda değil. Biten ilişkilerin, arkadaşlıkların suçlusu ben değilim. Diyetimi bozmuş olmak sorun değil. Beni tanımlayan, bana mutluluk veren bunlar değil. Olmamalı.
Mutluluk belki de bir fal sakızındaki umutta, radyoda keşfettiğin şarkıda, çektiğin bi fotoğrafta, asansöre senden önce binen o kişinin bıraktığı parfüm kokusunda...
Şimdi kolay gibi akıyor satırlarım. Bir ara zordu nefes almayı tekrar öğrenmem, içtiğim kahvenin tadını çıkarmam, kendimi de o kurduğum özenli sofralara layık görmem ve uyumam… deliksiz uyumam. Ve aylar sonra yazabilmem…
Üstüme attığım toprağı üstümden atabilmem.
Sevgiyle kalın,
Comments