Ama eskilerin bir lafı vardır:
“Karanlıkta bile, ışık olur” derler.
Selamlar herkese.
Bugün konusuyla bilim kurgu hayranlarını sevindiren ama yayın hayatının bitmesiyle izleyicilerini hüsrana uğratan bir diziden bahsedeceğim: SALVATION. Evet, maalesef dizinin fişi çekilmiş ve yine bir hikâye yarım kalmış. Böyle biten hikâyeler beni çok üzüyor. Severek takip eden büyük bir kitlesi olsa da ikinci sezonda düşen reytingler sonucu diziyi iptal etme kararı alınmış. Bana göre yanlış bir karar. Şöyle ki, en azından dizi bir sonuca bağlanmalı ve bu şekilde havada asılı bırakılmamalıydı. İlk bölümü 12 Temmuz 2017 tarihinde CBS (Columbia Broadcasting System) tarafından yayınlandı. 2. Sezonda dizi, CBS’in kararı ile final yaptı. Dizinin başrollerini Santiago Cabrera, Jennifer Finnigan, Charlie Rowe, Jacqueline Byers, Ian Anthony Dale, Rachel Drance, Shazi Raja gibi isimler paylaşıyor. Salvation’ın senarist koltuğunda Elizabeth Kruger, Craig Shapiro, Matt JL Wheeler gibi isimler yer alıyor. IMDB Puanı 7.0 olan bu dizi, Amerikan yapımı ve izlemek isteyenler için Netflix'te mevcut. Türü gerilim-drama olarak geçse de bilim kurgu yanı daha ağır basıyor. Hazırsanız diziyi daha yakından incelemeye başlayalım.
Her şey MIT lisansüstü astrofizik son sınıf öğrencisi olan Liam Cole'un geliştirdiği yazılım sayesinde dünyaya 186 gün içerisinde bir asteroidin çarpacağını keşfetmesiyle başlıyor. Bunu profesörü Malcolm Croft’a anlatıyor fakat profesör aniden ortadan kayboluyor. Liam kaçırıldığından şüphelenirken, aklına Darius Tanz geliyor. Peki kim bu Darius Tanz? Darius Tanz, MIT mezunu bir teknoloji milyarderi. Kendisi açık şekilde Elon Musk’tan örnek alınarak yaratılmış. Tamamen insanlığa faydalı şeyler geliştirmek isteyen ve eşine az rastlanır bir karakter. Bir sunum için geldiği MIT’de, Liam ona durumu anlatıyor. İkisi birlikte düşük seviyeli bir Pentagon yetkilisine olan Grace Burrows’a, insanlığın kaderini değiştirecek olan asteroidin 6 ay içinde dünyaya çarpacağını anlatıyorlar. Biri böyle bir iddiayla gelse ne derdiniz? Herhalde deli bu! Grace de ilk başta öyle dese de, hükümette bir takım sırların döndüğünü anlayınca konuyu savunma bakanı yardımcısı Harris Edward’a açıyor. Görüyoruz ki Pentagon ilginç bir şekilde aslında bu bilgiye sahip. Durdurmak için yaptıkları plan da zaten başka bir konu. Bu planı duyan Liam ve Darius‘un ekibi gezegeni kurtarmak için gizli bir proje başlatmaya karar veriyorlar. Fakat Darius, insanlığı kurtarmaya kararlı. Liam ile yaptıkları proje dışında da bir projesi olması sevindirse de umuyoruz ki bu proje en son planları olsun ve insanlığı kurtarabilsinler. SALVATION GEMİSİ. Dizinin adının geldiği bu gemi, 160 yolcusuyla insanlığı kurtarmak için ikinci planımız. Anlamı ise KURTULUŞ. Darius, eğer asteroid durdurulamazsa diye yaptığı bu gemiye hayatta kalacak 160 insanı seçmesi için Liam'ın sevgilisi ve bilimkurgu yazarı olan Jillian Hayes’i işe alıyor. Çok zor bir karar değil mi? Yaşamı devam ettirmesi için seçilmesi gereken 160 insan. Neden 160 diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Çünkü bir türü kurtarmak için, yani insanlığın devamı için gereken sayı bu.
“ -Ex nihilo nihil fit: Hiçlikten hiçlik doğar”
Özetle, yaklaşık 6 ay içinde Dünya’ya çarpacak bir asteroidin keşfi ile başlayan ve bu haberin insanlar üzerindeki etkilerini anlatan bir dizi. Açıkça görüyoruz ki böyle bir duruma hazırlıklı değiliz. Bu sırada bir sürü istenmeyen olaylar da gerçekleşiyor. Her şey aleyhimize işlerken, umudun ne kadar güçlü bir kavram olduğunu anlıyoruz. Yaşanılan kaos o kadar büyük oluyor ki bu durumda bile hala başkan olabilmek için darbeler yapılıyor, ülkeler nükleer silahlarla birbirlerini vurmakla tehdit ediyor ve paranın hiçbir değeri kalmıyor. Altın ve ilaç en değerli iki nesne haline geliyor. Bir de DİRENN diye bir grup var ki dizide asıl kaosu bence onlar yaratıyorlar. Bütün ülkelerin nükleer silahlarını hackliyorlar, sonrasında ise gezegenin en zeki insanlarını bir araya getirip bir çözüm bulmaya çalışıyorlar ama böyle bir konuda kesin olarak bir çözüm bulmak da kolay olmuyor. Bu insanlar zorla alıkonuluyorlar aslında. Her ne kadar iyi bir amaç uğruna olsa da, isteklerini yapmazlarsa milyonları öldürmekle suçlayan bir grubun iyi olabileceğini düşünmüyorum. Bir yandan asteroidi nasıl durduracaklarını planlarlarken diğer yandan ABD hükümeti içindeki komplolara ortak oluyorlar. Bu noktada olaylar oldukça karışıyor. Hatta bir süre asıl olaydan uzaklaşıyor ve ABD’nin politikalarına balıklama dalıyoruz. Bu olaylar beni bir miktar sıksa da, Darius Tanz beni etkilediği için diziye devam ettim. İkinci sezondaki reyting düşüşünün nedeni de bence bu. Evet, hala gezegeni kurtarmaya çalışıyorlar fakat bu olay inanılmaz arka planda kalıyor. İşin içine çok fazla politika karışıyor. Dünya yok olmak üzereyken hala bir şeyler üzerine kavga edilmesi can sıkıcı bir gerçek. Fakat sonuçta bu bir dizi ve bu konular yerine uzay, bilim gibi konulara daha fazla yoğunlaşılsaydı belki daha farklı olurdu.
“Hiç gitar çalan T-rex gördün mü?”
Bir televizyon dizisine göre kesinlikle çok kaliteli oyuncular seçilmiş. Rollerinin hakkını vermeyi başarıyorlar. Dizide John Noble (Nicholas Tanz) gibi oldukça başarılı oyuncuları görmek mümkün. Bir zamanlar dünyayı etkisi altına almış olan Fringe dizisinden kendisine oldukça aşinayız. Kendisini yıllar sonra görmek de çok hoştu. Özellikle kötü bir karakteri oynarken görmek bir miktar ürpertse de oyunculuğu karşısında saygıyla eğildim. Ama kıyametin bu kadar yakın olduğu bir dönemde çok fazla aşk ve ilişki konularına giriliyor. Alternatif planlar peşinde koşmamız gerekirken aşk üçgenleri arasında gidip gelmek de bazen yordu. Kim kimle birlikte olacak diye düşünmek yerine diziyi daha çok bilim kurguyla süsleyebilirlerdi. Dizideki bütün sıkıcı sahneleri TV dizisi olmasına yorabilirsiniz. Sonuçta TV dizileri çok büyük bir kitleye hitap ettikleri için, kitlelerinin istekleri doğrultusunda hareket ediyorlar. Bu da diziyi bir miktar bilim kurgudan uzaklaştırmış. Sayıları çok fazla olmasa da bazı sahneler "Cidden gerekli miydi?" dedirtti. Uzayseverler için izlenilmesi önemle tavsiye edilen ve 26 bölümden oluşan bu dizi kesinlikle zaman kaybı değil. Yer yer ağır ilerlese de genel olarak akıcı bir dizi. Keşke iptal olmasaydı da bizleri merak içerisinde bırakmasaydı. 2. sezon öyle bir yerde bitti ki devamını biz hayal etmek zorunda kalacağız. Kim bilir, belki de yıllar sonra bir son çekmeye karar verirler. O zamana kadar kendi finalimizi kendimiz hayal ediyoruz. Ben kendi sonumu hayal ettim. Peki siz?
Commentaires