top of page

Peygamberler, Sahabeler ve Medeniyetler Şehri: Diyarbakır - I

Merhaba sevgili okur,

“Yolculuk” yazımda sana ani yollardan ve bizi bekleyen sürprizlerden bahsetmiştim. Ben aslında orada Diyarbakır’dan bahsettim. Orada heybeme çok güzel insanlar ekledim, çok bilgi edindim, gezdim, gördüm ve Peygamberler, Sahabeler ve Medeniyetler kenti olan Diyarbakır’da çokça beslendim. Yaşadığımız toprakları ne kadar biliyoruz? Biz bu topraklarda yaşıyoruz pek çok mimari yapıya gözlerimizle aşinayız fakat bunlar kim tarafından ve ne için yapıldı pek araştırmıyoruz. Bakıp geçmek önünde birkaç fotoğraf çekip Instagram’da paylaşmak ile sınırlı kalıyoruz. Hadi o zaman sana biraz Diyarbakır hakkında bilgi vereyim…


Anadolu, Güneydoğu Anadolu denildiği zaman insanların aklına genelde yemekleri gelir. Muhteşem bir mutfağa sahip olan Güneydoğu Anadolu bir o kadar da zengin bir bölgedir. Her ne kadar mutfak en başta aklımıza gelse de tarihi mimarileri ve kültür hikayeleriyle dolu bir bölgedir. Surlar, konaklar, kervansaraylar, burçlar ve kapılar ile dolu mistik bir bölgedir Güneydoğu Anadolu. Dünyanın pek az yerinde görülebilecek kadar mistisizm ve ahenkle doludur. Güneydoğu Anadolu’da dolaşırken çoğu zaman iki farklı kentin içinde dolaştığını hissedebilirsin. Şehir adeta ikiye bölünmüştür. Bir tarafıyla şehirleşmeye başlayan, yüksek binaların olduğu bölge; bir tarafıyla da buram buram tarih kokan bölge. Bir günde medeniyetler arası boyut atlama imkanına sahip olabilirsin. Diyarbakır da bu sentezi bize sunan güzel şehirlerimizden bir tanesi. Orada sevgili abim Orhan Karadayı ile tanıştım ve beni bilgileriyle besledi, büyüttü. Bu yazı serisini yazmama aracı olduğu için başlamadan önce ona teşekkür etmek istiyorum.


DİYARBAKIR


Tarih boyunca "Amida, Amidi, Amid, Kara-Amid Diyar-Bekr, Diyarbekir ve Diyarbakır" adlarını alan, Güneydoğu’nun nadide kentlerinden biridir. Diyarbakır’ın köklü tarihi 12.000 yıl önceye uzanıyor. Son yıllarda kentin Bismil ilçesinde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, M.Ö. 10.400-9250 yıllarında “KörtikTepe”de yerleşik hayata geçildiği ortaya çıkmıştır. Anadolu’nun en eski tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan tarihiyle sadece bölge tarihine değil dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır. Paleolitik ve Mezolitik devirde de Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşamın bulunduğu ortaya çıkmıştır. Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları, Ergani yakınlarında Hilar Mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.




En eski ve büyük medeniyetlerden biri olan Mezopotamyalılar; Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Dicle ve Fırat nehirlerinin etrafına yerleşip Diyarbakır bölgesinde yaşamışlardır. Hatta Adem’in cennetten ilk Mezopotamya'ya indiği söylenmektedir. Yaklaşık dokuz bin yıllık tarihe sahip olan Diyarbakır’dan 33 medeniyet geçmiştir. Hurrilerden başlayıp günümüze kadar otuz üç tane medeniyetten bahsedilir. M.Ö. 3000’li yıllarda şehrin merkezinde izlerine rastlanan Hurrilerin, bölgeye hâkim olmasıyla Diyarbakır’ı yurt edinme çabaları başlamış, ardından Mitaniler, Abbasiler, Mervaniler, Büyük Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete yurt olmuştur. Diyarbakır, medeniyetlerin mekânsal ve mimari özellikleriyle az bulunur kültür ve tarih mirası taşımaktadır. Tarihçiler, surların Hurriler tarafından yapıldığına kanaat getiriyor fakat resmi anlamda surların yapılış tarihi tam olarak bilinmiyor.



Diyarbakır’ı diğer şehir ve ülkelerden ayırıp önemli bir konuma getiren Diyarbakır’da bulunan Peygamber, sahabe kabirleri ve makamlarıdır. Diyarbakır ve etrafında beş yüz yetmiş altı sahabe olduğu biliniyor. Bununla birlikte altı peygamber makamı vardır. Bunlardan Hz. Zülkifi ve Hz. Elyesa peygamberlerin ismi Kur’an’da da geçmektedir. Bu peygamberlerin Eğil’de ve Ergani'de kabirleri vardır. Diyarbakır Miladi 639’da İslam’la tanışmıştır. Diyarbakır’ın fethine katılan sahabelerden bir kısmı şehit olurken bir kısmı da aileleriyle birlikte Diyarbakır’a yerleşmişlerdir. Böylece sahabeye miras kalan Nebiler Şehri Diyarbekir” aynı zamanda “Sahabe Şehri” olmuştur.



Diyarbakır sert bir karasal iklime sahip olsa da enteresan bir şekilde altında su havzası bulunmaktadır. Çok sıcak bir coğrafyada su sıkıntısının yaşanması beklenirken zemininde suyun olması oldukça dikkat çekicidir. Diyarbakır’ın en önemli akarsuyu Dicle Nehri'dir. Dicle, Diyarbakır ilindeki akarsuların tümüne yakınını toplar. Yalnızca ilin kuzeybatı köşesindeki küçük bir alanın suları Fırat ırmağına gider. Diyarbakır'ın zemini aynı zamanda kayalıktır. Bu volkanik kaynak deprem fay hattına çok yakındır. Bingöl depremlerinde Diyarbakır çok büyük zararlar görmemiştir. Depremlerde Bingöl ve Lice yıkılırken, Diyarbakır zemini kayalık olduğu için depremle ilgili çok büyük yıkımlara uğramamıştır.


Mimarisiyle zengin olan kentimiz, seksen iki tane de burca sahiplik yapmaktadır ve burçların dördü büyük burçlardır. Burçlar hakkında bilgi ilerleyen yazılarda surlardan bahsederken detaylı bir şekilde verilecek olsa da önemli burçları şu şekilde sıralayabiliriz: Ben-u Sen Burcu, Keçi Burcu ve Yedi Kardeş Burcudur. Diyarbakır, içinde dört kapı barındıran oldukça büyük bir kenttir. Bunlar Mardin Kapı, Dağ Kapı, Urfa Kapı ve Yeni Kapıdır. Her bir kapının kendine ait özellikleri bulunmaktadır fakat bunları ileride anlatmanın çok daha iyi olacağını düşünüyorum.


Bu kadar mimariye, köklü tarihe sahip olan kent elbette türkülere de ev sahipliği yapmıştır. Hepimizin dinlemekten oldukça keyif aldığı dört türkünün yuvasıdır. Mardin Kapı Şen Olur ve Mardin Kapısından Atlayamadım türküleri Mardin Kapı için yazılmıştır. Lorke ise Diyarbakır’da bulunan Ali Paşa mahallesinden bahsetmektedir. Son olarak, benim de dinlemelere doyamadığım Kırklar Dağının Düzü türküsü de Diyarbakır’da bulunan Kırklar Dağından söz etmektedir.


Kökeni hakkında oldukça tartışmalara sahip olan Süryaniler hakkında bilinen bir gerçek vardır ki Mezopotamya döneminde yaşamışlardır. Bu nedenle Diyarbakır’da onlara ait pek çok motif ve yapıyla karşılaşılır. Diyarbakır'ın Süryaniler için önemi, Roma Katolik Kilisesi tarafından büyük baskılara maruz kalan Süryani Patrikliğine iki dönem ev sahipliği yapmış olmasıdır. Birinci dönem 1034-1056, ikinci dönem ise 1862 yılından başlamak üzere dört patrik bu şehirde ikamet eder. Süryaniler için Diyarbakır saygın bir konumdadır. Hıristiyan inanışına omuz vermiş binlerce teolog, rahip, tarihçi, edebiyatçı, tabip "Mor Yakup, Eğilli Rahip Musa, Meyyafarkınli Marutha, Amidli Mar Yeşua, Amildi Aetius, Naum Faik, Aziz Günel vb" birçokları Diyarbakır'ın bereketinin bir ifadesidir. Bütün bunlara ek olarak, hepimizin bildiği Süryani şaraplarını yerinde tatma şansına sahibiz.



Diyarbakır’da gezerken insanların oldukça yardımsever olduğunu çok yakından gözlemleyebilirsin. Hatta Edip Akbayram bir radyo programında Güneydoğu Anadolu halkı için şu cümleyi kurmuştur: “Siz Doğu Anadolu, Güneydoğu’ya gidin. Özellikle Güneydoğu'ya. Gecenin bir vakti, bir insanın kapısını çalın. Tanrı misafiriyim deyin. Açım, yolumu kaybettim deyin. Sizi evine alır. Evin en güzel yerinde sizi ağırlar. Bir tane tavuğu varsa onu sizin için keser, pişirir ve sizi doyurur. Sabah da imkanlar dahilinde ya sizi gideceğiniz yere götürür ya da cebinize yol paranızı koyar.” İşte o kadar kadirşinastır, o kadar insandır bu memleketin insanları.


Şehirleşme noktasında da kendini bir o kadar geliştirmiş bir şehirdir. Fakat kültür bölgesine girdiğiniz an resmen bir görsel şölenle karşılaşırsınız. Taşlara dokunurken taşın sıcaklığını hissedersiniz. Bir de yanınızda iyi bir rehber varsa gezerken farklı medeniyetler arası boyut atlarsınız. Tarihi bölgede sevdikleriniz için alabileceğiniz pek çok hediye bulabilirsiniz. Yine de ilginçtir ki beni en çok mistik havası ile büyüledi. Kendimi çok huzurlu ve dingin hissetmemi sağladı. Tabii ki de bütün gün gezip dolaştıktan sonra lezzetli restoranların birinde akşam yemeği yiyerek gününüze yıldızlar ekleyebilirsiniz.


Mimarisi, tarihi, ve kültürüyle çok zengin olan Diyarbakır’ı tek bir yazıya sıkıştırmaya kıyamıyorum ve bunun mümkün olduğuna da pek inanmıyorum. Aktarmam gereken daha pek çok yapı, bilgi ve fotoğraf var. Zamanı geldiğinde paylaşmak için onları heybemde saklı tutmaya devam ediyorum. Önceki cümlelerimde de belirttiğim gibi ilerleyen zamanlarda çok daha fazla ayrıntı ve bilgi ile karşında olmak için sabırsızlanıyorum. Anlatmam gereken çok fazla şey kaldı. Bunlar için takipte kalmanı öneririm.


Şimdilik sevgiyle kal…



bottom of page