top of page

İKAROS'UN DÜŞÜŞÜ DEĞİL, İKAROS'UN DÜŞÜ


 



Doğduğumuz an bize özgürlük atfediliyor, buna sadece demokratik bir kavram gibi değil de bir kuşun kanadından bakmak gerekiyor. İkarosun düşüşü gibi değil de, bir İkaros düşü olarak hayal etmek lazım. İkaros gökyüzünde süzülürken uçmanın verdiği hevesle güneş tanrısının tel örgülerine takılıyor. İkaros aşırı özgürlüğünün bedelini yine kanatlarıyla ödemişti. Benliğinin farkında olan İkaros için olay bu kez çok farklı; kanatlarını taktığı an hayal dünyasının alemine uçuyor,. Uçarken bir bakıyor ki binbir alem, binbir insanın hayaller alemi…


İnsanın anlam arayışı, kimi zaman kendini boşlukta bulmakla sonuçlanıyor. Gideceğin yeri bilmemek, duracağın yeri kestirememek insana hayatı sorgulatıyor. Bu durum insanın yaşarken, ne istediğini tam olarak ne istediğini bilmemesinden kaynaklanıyor. Hayatın bir anlamı vardır; hem de birçok anlamı vardır. Kendi hayatınızda hayat standartlarınızı belirlediğinizde değil de daha çok ne için yaşadığınıza karar verdiğinizde insan oluyorsunuz. Gönlüm ister ki, yürüdüğüm yollar taşlarla ya da dikenli tellerle bezeli değil de çiçeklerle bezeli olsun. Ama bazen her şey istediğimiz gibi olmuyor. Bazı olumsuzluklar kontrolümüz dışında gerçekleşiyor. Önemli olan olumsuzluklarla karşılaştığımızda kendimizi salıvermemektir. ‘’Bu olumsuzluğa hangi bakış açısıyla bakabilirim? Bu olumsuzluk hayatımda şahit olacağım hangi pozitif olayın habercisi? Bu acı hangi tatlı başlangıçları getirecek?’’ diyebildiğimiz noktada, çaresiz bir insan olmak yerine çözüm odaklı bir insana dönüşüyoruz; kanatlarımız kendiliğinden iyileşiyor…


İnandığımız değerlere sıkı sıkıya sarılmak bizi hem özgür hem de cesur bireylere dönüştürür. Cesaret demek; dikenli telleri çiçeklerle bezemeye benzer. Bir taraftan acı, bir taraftan güzellik. Kapalı zindanlarda bile olsak, zihnimizin ve azmimizin bizi özgürlüğe kavuşturabilecek gücü var. Yapmamız gereken tek şey; gerçekleştirmek istediğimiz şeylere odaklanmak, hayallerimizi gerçekleştirmek için çalışmak, çabalamak.


Hepimizin hapishaneleri birbirimizden farklı olabiliyor. Yaşadığımız hayat belki de şu an başka bir insanın hayali olabilir. Lakin, içinde bulunduğumuz koşullar bunu anlamamızı engelliyor. Mesela bir kaptanla, bir bahçıvanın hayalleri aynı olmayabiliyor. Kaptan kendini; evinin bahçesine, eşinin sevdiği çiçekleri ekmeyi hayal ederken; bahçıvan kendini bir adada şezlonga uzanmış dalgalı denizin üstünde uçan martıları izlerken hayal edebilir. Hayatımızı dikenli tel örgülerle çevreleyen aslında bizleriz. Hayallerimizdeki tel örgüleri kaldırıp atmadığımız, dilimize pelesenk olmuş keşkeleri elemediğimiz sürece ilerleyemeyiz. Bir küçük inanmak yeterli. Ayakların varsa yol var, kanatların varsa gökyüzü var, yeşermek istiyorsan toprak var. Tek yapman gereken karar vermek; Yürümek mi istiyorsun, uçmak mı? Yoksa yeşermek mi? Dedim ya her şey sana bağlı. Kalk hadi! Silkelen ve prangalarından kurtul.

 



bottom of page